21 Ekim 2010 Perşembe

Roma'nın Sekizinci Tepesi ve Kokoreçli Makarna


      Geçtiğimiz hafta Roma'daydım. Roma sokakları, Pantheon, Trevi çeşmesi, biraz alışveriş, proseccolu öğlen yemekleri, güzelim salamlar, Vatikan ve çarşamba ayini derken. Roma'lı sevgili dostlarımız Moretti ailesi ile yemeğe gittik. Roma'da hep turist olarak bulunduğum için beni  yerel mutfağı tadabileceğim, turistik olmayan biryere götürmelerini rica etmiştim, tam da istediğim oldu. Dilini de konuşsam Roma'lı olmadan asla keşfedemeyeceğim bir yere gittik. Gitmeklede kalmadık, İstanbul gibi 7 tepe üzerine kurulmuş Roma'nın 8. tepesini belki de en enteresanını görmüş olduk...


               Moretti'ler onlarla buluşmam için bana taxi şöförüne söylemem gereken adresi verdiler; "Piazza Testaccio, Ristorante il Checchino".  Taksi şöförünün, "orayı nerden buldunuz, merkezde bu kadar restoran varken" diye sorması ve "gerçek Roma mutfağını göreceksiniz" demesiyle daha yoldayken bile keyfim yerine gelmişti. Roma'nın nüfusu 4 milyona yakın ve İtalya'nın en büyük kenti yine de bizim için Taksim'den kalkıp Yeniköy'e yemeğe gitmek benzeri bir uzaklık onlar için şehir dışına çıkmak gibi birşey anlamına geliyor. Yılın her dönemi turiste alışık olsalar bile, merkezdeki Roma'yı bırakıp başka semtlere giden yabancılar hala onları şaşırtabiliyor.

Rigatoni Pajata
            Moretti'lerin bizi davet ettikleri ve kolesterol durumları müsaade ettikçe sıkça gittikleri restaurant 1887'de tarihi surların hemen dışında kalan mezbaha ile yaklaşık aynı zamanda, tam karşısında kurulmuş. Mezbaha'nın yapımı sırasında majestelere yemek pişiren aile 1890'da işletme ruhsatını alarak burayı bir restaurant'a çevirmiş. Roma mutfağının (fakir mutfağı diye eleştirilir) önemli bir bölümünü oluşturan  kesim etinin "5. çeyreği" denilen, kelle, paça, sakatat, kuyruk gibi arta kalanlar o zamanlar mezbahada çalışan işçilere maaş olarak veriliyor, bir kısmı da il Checchino'ya gidiyormuş. 

Coda alla Vaccinara

              Zamanla, menüsüne makarnalar, çeşitli sebzeler ve çorbalar da ekleyen il Checchino mezbahanın 1975 yılında şehrin dışına taşınmasından sonra da varlığını sürdürmüş. Bugün dört ve beşinci kuşak tarafından işletilen restorantın spesiyaliteleri; Rigatoni con la Pajata (kokoreçli makarna), Coda alla Vaccinara (Vaccinara usulu kuyruk), Insalata di zampi (paça salatası) gibi yalnızca pizza ve makarna yediği zannedilen İtalyanların özellikle Roma'lıların 5. çeyrek mutfağının yerel lezzetleri. Paçanın salatasımı olur? demeyin, haşlanmış paçalar, çeşitli sebzeler, sarımsaklı zeytinyağı ve fesleğenle tatlandırıldığında öyle güzel olmuş ki, ağır ağır kokan bildiğimiz paça ile bu, hayvanın aynı yeri mi diye sorarsınız. Kömür ateşinde pişmiş kokoreç de domates soslu makarnaya çok yakışmış. Üstelik, sakatattan hoşlanmayanların yiyebileceği, fırında pişen acılı kuzu ve tavşan gibi diğer seçenekler de çok lezzetli.

Cantina Checchino
           Il Checchino'nun leziz yemeklerinin yanında bir diğer özelliği de ailenin tüm tarihi boyunca şarap seçimine gösterdiği özen. İşletme sahipleri Elio ve Francesco sommelier eğitimi almışlar ve tüm dünya lezzetlerine aşinalar.  Kendimizi tamamen onların profesyonelliğine bırakınca, antipastolardan sonra ana yemeğe eşlik etsin diye şarabımız değişti. Lazio bölgesinin hem tok hem kuru hem tatlı hem köpüklü, farklı şaraplarının tadına bakmış olduk. Yeni jenerasyonlar işlerini boşvermemiş ve Il Checchino'ya yeni tadlar da katmışlar, özenle seçilmiş ve Avrupa'nın pek çok bölgesinden gelen yıllanmış peynir büfesi de sık rastlanır gibi değil.

     Yemeklerin ve şarabın güzelliği ile keyfim çok yerindeyken Antonio'nun, Francesco'dan bize şarap mahsenini göstermesini istemesini ise önce pek de anlamadım. Zira, şarabın bir tek içmesinden anlarım, mahsenlerin de hepsi birbirine benzer... Ama, yemeğimiz bitip de mutfağın içinden geçerek aşağıya indiğimizde oranın herhangi bir şarap mahseni olmadığını anladım. Il Checchino, Monte Testaccio adı verilen Roma'nın 8. tepesinin ne üstüne ne yanına kurulmuş tam anlamıyla içine oyulmuş. İlginç tarafı ise 50 metre yüksekliğinde, 1 km çapında ve 20.000 metreküp hacmindeki bu tepenin tamamen kırılmış anforalardan oluşuyor olması!


           Milattan sonra 46 ila 426 yılları arasında Roma'daki bir kanun gereği, tahıl, zeytinyağı ve diğer sıvı gıdalar için kullanılan tüm terracottalar, kullanıldıktan sonra kırılarak bu tepeye bırakılıyormuş.  Yüzyıllar boyunca muntazam bir şekilde üstüste konulan anforaların oluşturduğu tepeye "testi" kelimesinin de kökünü oluşturan  latince "testae" kelimesinden türeyerek biraz da argolaşmış "Testaccio" ismi verilmiş. Mahsenin duvarlarında net bir şekilde gördüğüm kırık testiler tepesi ilerleyen yüzyıllarda çeşitli oyun ve seremonilerde kullanılmış ve 1600'lerden sonra tamamen değişmeye başlamış. Roma'lılar bir diğer adı da "Monte dei Cocci" olan tepenin içine tonozlar açıp doğal serinlikten de yararlanarak şarap mahzenleri ve lokantalar yapmışlar. Il Checchino'da bu özelliğinden dolayı tarihi bir mekan sayılıyor ve korunuyor. Buz gibi mahzenin içinde anforaların fotoğraflarını çekerken, Francesco üzerimizde 26 metre daha anfora olduğunu söyledi. Roma'lılar dışında pek çok italyanın bile bilmediği ve görmediği 8. tepe İtalya'daki alışılmış ilk ve orta çağ sanatından, rönesans binalarından çok daha enteresan... Dünyanın başka yerlerinde anforalardan oluşmuş bir tepe daha varmıdır? hiç sanmıyorum... Şehirleri herzaman yerlilerinden öğrenmek lazım. Sonuçta, il Checchino, kokoreçli makarnası ve anfora tepesi, bilmem kaçıncı Roma seyahatimin en etkileyici anısı oldu...



Il Checchino dal 1887: via del Monte Testaccio, 30 Roma
www.checchino-dal-1887.com/node

29 Eylül 2010 Çarşamba

No Berlusconi Day 2

Geçen yıl 5 Aralık'ta Roma'da düzenlenen ve 1 milyon kişinin mor kostümlerle katıldığı No Berlusconi Day, 2 Ekim'de tekrar meydanlarda olmaya hazırlanıyor... 


         İlk Berlusconi'ye Hayır! günü farklı sektörlerden birkaç gencin önayak olmasıyla geçen sene düzenlenmiş ve tüm dünya basınında ses getirmişti. Tarafsız, öncü ve apolitik bir renk olan 'mor'u temel iletişim renkleri seçen ekip, Berlusconi yönetiminden memnun olmayan ve mor atkılar, şapkalar, şemsiyelere bürünmüş   bir milyon kişiyle beraber 5 aralık 2009 günü Roma meydanlarını doldurdu. Mitingin hemen sonrasında anonim bir blog olan San Precario tarafından 'Mor Halk' diye adlandırılan ve bu ismi benimseyen mitingçiler bir yıl sonra 2 Ekim Cumartesi günü tekrar Roma'da toplanmaya hazırlanıyorlar. Bir senelik bir çalışmanın ardından organizasyon yetenekleri daha da gelişmiş ve çok daha iddialılar. Berlusconi'yi kovamaya geliyorlar! 


       No B Day organizatörleri Popolo Viola'nın geçen bir senede protestocu olmaktan, organize bir grup olmaya doğru sağlam adımlarla yol aldıklarını söylüyor. Herşeyden önce mevcut seçim yasasının değişmesini talep eden, çıkar çatışmalarını düzenleyen ve yeni Berlusconiler doğmasını engellemeyen yeni yasaya karşı çıkan ve erken seçime gidilmesini öneren Popolo Viola 5 farklı tez ortaya koyuyor;


1. Yaşasın Anayasa: İtalyan anayasası kamu düzenine ışık tutan ve demokratik yaşamı koruyan bir belgedir. Tüm kısımlarıyla uygulanmalı, şahsi ve politik çıkarları için ona el sürmeye kalkanlar engellenmeli ve anayasa asla değiştirilmemelidir.

2. İş mal değildir: İş ve iş gücü toplumun gelişiminin en önemli faktörüdür. Çalışan kişinin hakları pazarlık unsuru olmaya müsait değildir. Son yıllarda uygulanan sosyal güvencelerin gelişimini duraksatan ve tüm jenerasyonları umutsuzluğa ve kötüye kullanılmaya iten modeller aşılmalı. 

3. Mafia Devletten dışarı!: Hukuksuzluk kurumlarda ve toplumda yayılmakta, yurttaşların yaşam kalitesini ve ülkenin gelişimini duraksatmaktadır. Yolsuzluk, rüşvet, ahlaksızlık, siyasal kurumlar içerisinde bunlara müsamaha gösterilmesi ve mafya, ülkenin maddi ve manevi gelişiminin önündeki bir numaralı engel. 'Temiz Parlamento' için biraraya gelen sivil toplum hareketleri ile bunlarla savaşılmalı ve siyaset sahnesi temizlenmeli. Yasallık kültürü okullardan başlayarak anlatılmalı ve mafya ile savaşırken hayatından olmuş tarihi figürlerin değeri korunmalıdır. 

4. Bavaglio Yasasına Hayır: Suç ve yolsuzluk olaylarının basın, yayın ve Ağ özgürlüğü, otoritarizm ve benzeri virüslerin en önemli panzehiridir. Bunlar gelişmiş demokrasilerin vazgeçilmez varlığıdır, dolayısıyla da kültürel fonksiyonları ve siyasetçi sınıfın eylemleri üzerindeki kontrolleri korunmalı ve teşvik edilmeli. Televizyonda tekelleşmenin yaşandığı bir ülkede, ifade özgürlüğü ve plüralist basın-yayın demokrasinin başlıca koruyucuları olarak varolmalıdır. 

5. Aranmayan Araştırma: Globalleşen dünyada araştırma ve bilime yatırım yapmayan bir ülke kültürel, bilimsel ve endüstriyel cüceliğe mahkum olur. Üretimin tekrar canlanması, krizin aşılması ve welfare'in kuvvetlendirilmesi için  Üniversitelere ve devlet okullarına daha çok kamu yatırımı yapılmalıdır. 

        Öne sürdüğü tez ve taleplerle farklı ideolojilerden ve çok farklı sosyal sınıftan kişiye ulaşan Popolo Viola aslında sosyal networklerde başlayan, facebook ile gelişen, bloglarla yayılan ve meydanlarda milyonlara ulaşan yeni nesil bir taban hareketi. Organizasyon ekibi çeşitli sektörlerden 25-40 yaş arası gençlerden oluşuyor ve interneti çok iyi kullanmayı başarılarının sırrı olarak tanımlıyorlar. Bu organizasyona önayak olan kimselerin arasında reklamcılar olduğu gibi daha önce demokratik sol partilerin gençlik kollarında siyaseti denemişler de var. Dolayısıyla, kurumsal iletişimi, siyasal iletişimle harmanlayıp, yolsuz hükümete, barbarlık ve şövenizm sembolü haline gelmiş Berlusconi'ye 'Hayır!' diyen herkesi biraraya getirmeyi büyük ölçüde başarıyorlar. Bazı muhalefet partileriyle ortak mücadele alanlarında bulunmalarına rağmen, hemen hepsinden uzak duran ve yavaşlıklarından (!) yakınan Popolo Viola hedeflerinin ülkeyi değiştirmek olduğunu ve bu amaç doğrultusunda bağımsız programlarında son derece kararlı olduklarını her fırsatta dile getiriyor.

       Hareketin ana muhalefet partisi tarafından finanse edildiği, gösterildiği kadar sivil ve masum olmadığı da konuşulmuyor değil tabi. Yine de finansmanla ilgili herhangi bir kanıt ve ya belge ortada yok. Mor halk, web sitesinde ''Berlusconi'yi kovmak için 5 euro'' başlıklı bir banner yapmış. Organizasyon ve ulaşım için gereken 40.000 euroya ulaşmak için bağış topluyorlar. Çoktan ulaşmış olduklarına eminim ama tabii bu detayları 2 Ekim'den sonra öğreneceğiz.

        
        Şimdilik söyleyebileceğim, morlar giymiş milyon kişinin 2 Ekim cumartesi günü saat 15:00 'de (TSI) Roma'nın La Repubblica meydanında buluşarak San Giovanni meydanına yürüyeceği ve katılan sanatçıların konser ve gösterileri ile, mitinge bu meydanda devam edecekleri. İletişim konusunda başarılı olan ekip ulaşımı da raslantıya bırakmamış, İtalya'nın hemen her yerinden toplam 36 adet otobüsü Roma'ya gelmek isteyenler için çoktan ayarlamış, şöför ve sorumlu gönüllülerin ile irtibat bilgilerini web sitelerinde yayınlamışlar. Sol Federasyonu, Yeşiller Federasyonu, Genç Komunistler ve ünlü Temiz Eller savcısı Antonio Di Pietro gibi önemli isim ve kurumların katılımının yanı sıra, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan italyanların da daha ufak çapta organizasyonlarla destek vereceği miting, dünyanın tüm yolsuz hükümetlerine ve apolitik kalma kolaycılığına kapılan tüm dünya gençliğine önemli bir ders verecek!


No B Day 1 ile ilgili yazım: 
http://azs-azs-azs.blogspot.com/2009/12/no-b-day.html

No B Day 2 web sitesi: 
http://noberlusconiday2.wordpress.com/

Popolo viola resmi web sitesi:
http://www.ilpopoloviola.it/

Popolo Viola Facebook grubu: 
http://www.facebook.com/popviola