19 Ekim 2008 Pazar

Çağdaşlık ve Sanat fabrikaları

Çağdaş ne demektir neye çağdaş denilir? Bir dilbilimcinin gözünden bakarsak, –daş son eki ile biten ve aynı şeye sahip yada ait olanları anlatan tüm kelimeler gibi aynı çağdan olmayı anlatan bir kelimedir. Bazı tarihçiler 1969’da Armstrong aya adım attığında yakın çağın biterek uzay çağının başladığını söylerler, diğer bazıları ise sanayi devrimi ile yeni bir çağa girildiğini. Halen yakın çağ diye adlandırılan ve Fransız ihtilali ile başlayan çağda olmadığımız kesin ama adı ve başlangıç tarihi hakkında net bir şey halen söylenemiyor. Dilbilim ile bu bilgiyi birleştirirsek o varsayılamayan başlangıç tarihinden bu yana yapılan, yazılan, çizilen, yaşayan, süregelen her şey çağdaştır, çağdaşlarımızdır. Peki çağdaş olan mutlaka en iyi ve en güzel olanmıdır? Tarihin, yaş ve ya yaşamışlığın yükünden sıyrılmayı başarıp çağdaşlaşan doğru olanımı temsil eder? Yada daha açık sormak gerekirse, yeni olan hep güzel midir? Her gün her şeyin değiştiği bir dünyada ve her gün yeniyi isteyen toplumlarda çağdaş olanın popüler ve aranılan olduğu kesin ama doğruluk ve güzelliğin göreceliliğinde daha fazlasını söylemek sadece anlık olmakla kalmaz, belki çağdışı bile kalır.

Çağdaşlığın teknolojiden sonra en çok rağbet gördüğü alanlar sanırım kültür ve sanat. En yeni tasarımlar, en yeni sanatsal teknikler hep en moda olanlar oluyor, sanatçılar araştırıyor geliştiriyor, harika eserler yapıyorlar, ertesi gün daha yenisini bir başkası yapıyor, kullanılan malzemeler, teknikler, vizyonlar birbirine karışıyor, sanat yapmak için değil en yeniyi yapmış olmak için yarışıyorlar, bazen ortaya pek komik şeyler çıkıyor. Bir kutunun üstüne bir çatalı vidalamışlar ucunda plastik bir kırmızı biber arkada bir lamba yakınca duvarda biber gözüküyor. Adına “contemporary art” diyorlar, çünkü çağdaş sanat demek de bugünün modası değil, ama tabii yarın ne olur belli olmaz. Hedef kitle tüketim toplumunun talepleri hep en yeniyi görmek yönünde ama konu sanat olunca arzın talebi karşılaması herkesin sançtı ve yaratıcı olmasını gerektireceğinden pek de rasyonel bir düşünce olmaz. Çağdaş sanatçılar çoğunlukla birbirleriyle yarışmak, en yeniyi, sürdürebilir yeniliği yaratabilmek için sanat tüketicilerine dönüşüyorlar, yarışta geri kalmamak için tasarım tüketiyorlar. Artık sanat ne sanat için ne para için, fakat ihtiras için yarış için hergün güncelleniyor. Adeta bir serbest piyasa sanatına dönüşüyor, fabrikalaşmaya geçiyor, üstelik son tüketicisin alım gücü her gün azalırken. Herkes sanatçı olmaya gıpta ediyor, sanat israfını görmüyor, fark etmiyor... Her gün başka bir yerde yeni bir sergi, fuar, atölye çalışması başlıyor, bazen sadece sanatçılar gidiyor birbirlerinizin çağdaşlıkları ölçmeye…

Sanat masum kalmalı, bu tüketim toplumuna uymamalı, yozlaşıp bozulmamalı, çağdaşlaşıp saçmalaşmamalı… Sanatçı dürüst kalmalı kendinden yaratabildikçe sanat yapmalı…

Hiç yorum yok: