11 Eylül 2009 Cuma

KötüSel Bir Yaklaşım

İstanbul'a 205kg düşen yağmur ve sel felaketi sonrası gündem; sel-dere yatağı-tır parkı-baraj kapakları-yanlış imar-yağma-bu kimin suçu-500 yılda bir olacak bir vuku-üst kata çıkın-derenin intikamı etrafında dolanıp gidiyor... Her zamanki spekülatif, sansasyon ve polemik aşığı türkiye medyası özelliklerinden tevazu etmiyor ve geyik yapmaya devam ediyor. 
İlahiyatçı yönetici kadromuz yaşanan felaketi insan ve doğa üstü bir olgu, öngörülüp önüne geçilemeyecek bir afet, bir takdir-i ilahiye konusu haline getirip sorumluluğu Allah'a suçu ise millete atıyor. 'Dere yatağına ev yapmışlar diyor' sanki Türkiye Cumhuriyetinde herkes her istediği yere istediği zaman ve ölçülerde bir ev kondurabiliyormuş gibi. 'Dere yatağını ıslah etmek istedik halk izin vermedi' diyor, sanki kendileri her yaptıklarında halkın izin ve tasdiğini alırlarmış gibi. 'Kooperatif ve mütahitler imar yasağına tepki veriyorlar' diyor, imar müdür ve yetkililerim mütahitlerin cebinden yemiyormuş gibi... 
Bu ülkede, masa altına dökecek para olduğu takdirde, heryerin imarı çıkartılır, kamulaştırılmış alan alınır yapılır satılır, dere yatağına, doldurulmuş deniz kenarına, deprem bölgesine, bataklığa, tarihi eser üzerine binalar yapılır. Herşey her zaman rantsal bir çözüme ulaşır. Şimdi belediye başkanı 'acımasız olacağız diyor' Sanki sel sadece garibanın gece kondularını basıp götürmüş gibi. Silivri'nin binlerce dolarlık deniz kenarı villaları, ikitellinin fabrikaları garibanın gece kondusuymuş gibi. E-6 karayolunu biri bir gecede kendi kendine kondurmuş gibi.  
Durum böyle değil. E-6 yı yapan yerel yönetimlerle anlaşmış firmalardı, drenaj doğru olmayıp su bastı ise, insan yaptığının arkasında durur. Silivrideki yazlıkları yapanlar imar müdürlerinin masalarına mutlaka uğramışlardı, yalnızca bireysel ranta odaklı insanda zaten vicdan yoktur. Tır parkına geçici de olsa ruhsat veren yerel bir devlet otoritesiydi, 'bize birşey olmaz'cılığın sonu işte budur. İnsan paçayı kurtarmak için arkasına Allahı karşısına milleti alamaz.
Medyanın  durumu ise saf provokasyon, sokakta bir kavga çıksa herkes cama çıkar bakar ya, basın da kitlenin bu olduğundan emin, 'ooo yaşadık, olay var!' uslubunda bir habercilik hizmeti. Ntv'yi ayrı tutacak olursak, magazin tadında, ölümlerin fonuna konan dramatik operalarla süslenmiş bir felaket haberciliği. Vatandaş yağma yapıyor diye 70 yılların dramatik türk filmi sesiyle 'nerede insanlık!!, vatandaşımız sel felaketinden bile fırsat çıkarıyor yağma yapıyor sayın seyirciler' diye çığıran haber spikerleri. Sanki vatandaş orada o anda kapıları kırıyor, evlere giriyor, fabrikaları soyuyor... Sanki sokağa dökülen tencere tava denize ulaşmasa toplamak için görevlendirilenler yağmalamayacak da, masum fabrikatöre teslim edecek...
   
'İnsan ağaca benzer, ne kadar yükseğe ve ışığa çıkmak isterse o kadar kök salar yere, aşağılara, karanlıklara, derinliğe, kötülüğe.' F. Nietzche

Hiç yorum yok: