21 Şubat 2010 Pazar

Görünmeyen

      Blog'umu okuyanlar Auster ile nasıl tanıştığımı, en sevdiğim yazarlardan biri olduğunu gayet iyi biliyordur. Düzenli olarak aldığım 'idefix'te bu hafta maili' geçtiğimiz haftalarda Paul Auster'ın Görünmeyen adlı yeni bir roman yazdığını söyledi. Ben de 12. Auster romanımı hemen sipariş ettim. O sırada 300lü sayfalarına gelmiş olduğum Kazanan Yalnızdır'ı bırakamadım ama, sayfaları daha hızlı çevirmeye başladım ve arka kapağı kapatmamla Görünmeyen'e başlamam bir oldu.

    Aslında, çok tipik bir Auster romanı olan Görünmeyen'in başrolünde Columbia Üniversitesinde Edebiyat okuyan, şiirler yazan ve Fransızca'dan çeviriler yapan Adam Walker var. Okuyanlar bilirler, birçok Auster romanında başrolde bir yazar ya da akademisyen vardır ve ya olmak isteyip de olamamış biri. Roman içerisinde, birden fazla hikaye, garip tesadüfler, şüphe, belirsizlik, tarafsız taraflar, ölüm, cinayet, kısacası herşeyden biraz var. 

Dünyaca ünlü bir yazarın, ölüm döşeğindeki, kırk yıldır görmediği üniversite arkadaşı Adam'dan, içerisinde 1968 senesini anlatan bir roman denemesinin ilk bölümünün bulunduğu bir mektup almasıyla başlıyor kitap. Adam'ın hikayesi, ilkbahar, yaz ve sonbahar adlı üç bölüme ayrılmış. Yazar, Sonbahar'ı Adam'ın ölümünden sonra okuyor ve hikayenin diğer karakterlerinin peşine düşüyor. Yazılanların çoğu doğru, ama bazı gerçeklere ulaşmak artık mümkün değil. Roman, arkadaşından gelen hikayeye diğerlerinin hikayesini ekleyip isimleri değiştirerek yayınlayan bir yazarın hikayesi. Aslında Adam'ın kendi hikayesi. Her karakterin kendi romanları içiçe geçmiş Görünmeyen'de. Adam hikayenin ilk bölümünü birinci tekil şahışı kullanarak, 'Yaz'ı ikinci tekil şahsın ağzından, 'Sonbahar'ı ise üçüncü birini anlatır gibi kısa ve kopuk cümlelerle yazmış, yazarda olduğu gibi paylaşmış. Hikaye Adam'ın hayatına girmiş kadınlardan birinin günlüğüyle tamamlanıyor, Adam'ı tanımasının üzerinden 40 sene geçtikten sonra yazdıklarının olduğu gibi aktarımıyla. Bu mektupları alan yazar Auster'ın kendisi olabilir mi diye düşündüğümü itiraf etmeliyim, zira tüm romanlarında olduğu gibi, gerçek ile hayal içiçe geçmiş bütünleşmiş. Okuyucuyuda hayali gerçek sanmaya itiyor.

                                               Anlatıcının her bölümde değişmesi, kısa cümleli bölümün bile bir ustanın elinden çıkması çok etkileyici ama henüz okumamış takipçilerime, daha fazla ipucu vermeden kitabın, diğer herşeyin ve altını çizdiklerimin yanısıra, beni en çok etkileyen sahnesini anlatarak yazımı bitiriyorum.

                                                   Adam'ın aslında mutlu bir ailesi var. Güzel, neşeli bir anne, çalışkan bir baba, bir yaş büyük ablası Gwyn ve en küçük kardeşleri Andy. Ancak, tüm bu harika aile tablosu Andy'nin yedi yaşında gölde boğularak ölmesiyle altüst oluyor. Özellikle anne, bu dramayı kaldıramıyor ve suçluluk duygusuyla hem neşesini hem de akıl sağlığını ebediyen kaybediyor. Aile tarihini, hepsinin hayatlarını, Adam ile Gwyn'in karakterlerini değiştiren bu olaydan sonra evde mutlak bir yas hali, hıçkırık ve antidepresanlar hakim. Anne odasına kapanıyor, baba ise eve dönmemek için gece gündüz çalışmaya başlıyor. Küçük bir çocuğun ölümü, bir annenin yavrusunun acısı kitaplarda, filmlerde hatta gerçek hayatta alışılmış bir trajedi ama Gwyn ile Adam'ın kardeşlerinin hatırasını saklama biçimi çok ilginç. Özellikle de genç yaştaki yakın birini kaybedenler için çok çok anlamlı; Anne babasız iki çocukmuş gibi, birbirleriyle yalnız büyüyen Adam ile Gwyn, kardeşlerinin her doğumgünününde buldukları bir kek yada kurabiyenin üstüne bir mum dikip kaybettikleri kardeşlerinin yaş gününü muazzam bir anma törenine dönüştürüyorlar. Çocukluklarında oluşturdukları ritüele göre Andy'yi anmanın üç farklı bölümü var. Birinci bölümde küçük kardeşten 'di'li geçmiş zamanda bahsediliyor. Çocukluğunda nasıldı, nelerden hoşlanırdı, konuşmaya yeni başladığında nasıl komik cümleler kuruyordu, bisiklete binmeyi nasıl da zor öğrenmişti. İkinci bölümde ondan şimdiki zaman kipinde bahsediliyor. Andy onyedi yaşında, yaş farkları artık önemsizleşmiş, hangi üniversiteye gideceğini düşünüyor, bir kız arkadaşı var. Üçüncü bölümde ise, Andy'den gelecek zamanda bahsediliyor, bir yıl sonraki doğumgününe kadar ona neler olabileceği düşünülerek, ona hayali bir gelecek yaratılıyor... Andy'nin hayatta geçirdiği yedi yıldan daha uzun bir süre, her yıl aynı merasimle onun anısını canlı tutmaya çalışıyorlar. "......Yine de her yıl ondan birşeylerin kaybolduğunu; unutmamak için gösterdiğiniz bütün çabaya rağmen aklınıza gelenlerin azaldığını, onun silinip gitmesini durdurmaya gücünüzün yetmediğini hissediyorsunuz...."

Görünmeyen'i almak için: 

http://www.idefix.com/kitap/gorunmeyen-paul-auster/tanim.asp?sid=F7GTJRFFA127WJF85PPG

veya,

http://www.canyayinlari.com/BookDetails_GORUNMEYEN_2644.aspx

Hiç yorum yok: