24 Şubat 2010 Çarşamba

Balyoz'un Gölgesinde Kalanlar

Bu haftaya damgasını vuran, gündeme oturan Balyoz operasyonu. Bir anda tüm ülke, tüm dikkatini bir gazete tarafından ortaya atılan ve belgelerin gerçekliğinin ilanıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin emekli generallerini İstanbul Adliyesine taşıyan darbe planına kilitlendi. Şimdi herkes, yargı depremini, ordu depremini, bu ülkenin nereye gittiğini, paşaların gerçekten darbe planları yapıp yapmadığını, konuşuyor, tartışıyor, hiçbirşey yapamadan izliyor. Doğrudur da, siyasi gündemden haberdar olmak bir vatandaşlık görevidir. Ne yazıkki gündem çoğu zaman vatandaşı mışıl mışıl uyutur. Darbecilik ve yargı konusu ile ilgili bir yazı yazmayı planlıyorum ama  benim için bugünün konusu,  haftanın ilk üç gününü Balyoz altında geçiren diğer önemli haberler, gelişme ve gerilemeler. 

-- Berlinale ve Bal, Türk sineması Berlin'de bir altın ayı kazandı. Semih Kaplanoğlu üçlemesinin son filmi ile festivalin en iyi film ve Ekumenik jüri ödüllerini kazandı. Türkiye'de bayram edilmeli, Semih Kaplanoğlu havaalanında bandolar merasimlerle karşılanmalı, herkes bunu konuşmalıydı...

-- GDO'lu gıdalar uzun yıllardır Türkiye'ye giriyor ve çeşitli formatlarda satılıyor, alınıyor, yeniliyor. Bunun böyle olduğu geçtiğimiz yıl öğrenildiği için tartışma 'GDO Türkiye'ye girsin mi girmesin mi?' şekline büründü. Nitekim, GDO'lu gıdaların girişini engelleyen yönetmelik mecliste görüşülmek üzere 1 Mart'ı bekliyor, Balyoz yüzünden ertelenmezse tabii. Sağlıklı yaşamı ve beslenmeyi destekleyen sivil toplum kuruluşları ve aktivistlerin bu haftadan başlayarak meclisin önünde sabahlaması, Hindistan'da bile (bu bağlaçı Hindistan için kulanmam belki de anlamsız) yasaklanan GDO'nun ortadan kalkması için eylem yapması gerekirdi. Herkes balyozu konuşuyor. Zaten, şu günlerde elinde kocaman bir patlıcan pankartıyla meclisin önünde 'GDO'ya hayır!' diye bağıran üniversiteli bile Balyoz'dan olmadı Ergenekon'dan içeri alınabilir. 

--Soykırım iddiası. Ermeni soykırımı davası önümüzdeki günlerde Amerikan parlamentosunda görüşülecek. Hatta Osmanlılara karşı Ermenileri savunan Amerikan parlamentosu 1894 yılından beri bunu görüşüp duruyor ve genellikle Amerikan başkanlarının sağduyusu ve Yahudi lobisinin çalışmasıyla yasa tasarısı parlamentodan geçmiyor. Önümüzdeki 4 Martta yine Ermeni soykırımı iddiası Amerikan meclisinde. Gündemde konuyla ilgili hiçbirşey yok. Yahudi lobisinin bu yıl tasarının kabul edilmemesi için çalışmayacağını tahmin etmek zor değil ama basının kuytu köşelerinde bir iki satırdan fazla yer tutmuyor, uzun bir internet araması yaparsanız bazı kaynakların beklenen sonucun 21'e 25 oyla tasarının geçmesi olduğunu görebilirsiniz. Ben soykırım yapıldı mı yapılmadı mı bilmiyorum, bu konuda hangi kaynakçanın daha güvenilir olduğunu da kestiremiyorum ama içişlerimizin amerikanize edilmesi hoşuma gitmiyor. İki komşu ülkenin daha da ötesi, dinen Ermeni Türkiyelilerin olduğu bir ülkenin içişlerine 10 saat uçuş uzaklığında çözüm aranması son derece saçma geliyor. Konu neredeyse bir yüzyıldır sürüyor ama istendiği zaman, daha önemli devlet meseleleri olmadığı zaman gündemde, önümüzdeki haftaki oylama ise balyoz altında. 

--Teğet geçen krizin bedeli ağır olacakmış. Başbakan bizzat kendisi, bu hafta başında bu söylemde bulundu. Geçen sene 'Korkmayın kriz teğet geçecek' diyen aynı başbakan, zira arada seçim, vefat ve ya darbe  yaşanmadı. Kriz teğet geçti mi gerçekten bizi? Evet bazı kesimleri. Nasıl oldu bu? Bazı vergilerde indirim yapıldı, bazılarında artış yapılmadı, istihdam desteği yapıldığı söylendi, zamlar vicdanlı tutuldu, vs... Yani bir devletin kriz anında ekonomiye müdahalesi gerçekleşti. Peki bedeli nasıl ağır olucak? 0.5'e indirilen alım-satım vergisi mesela 3.5 e çıkarılacak, KDV'nin üzerinde binen ÖTV'ye, doğalgaza elektirğe, suya geçen sene yapılmayan zam oranlı faiziyle birlikte gelecek. Yani sevgili devlet amca, geçen yıl aldığı önlem paketini bu yıl burnumuzdan getirecek. Mağdur kim olacak, plaza, gemi, fabrika sahipleri değil, işçiler, memurlar, üniversite mezunu işsiz gençler. Teğet geçen şeyin bedelini devlet amcaya geri ödeyeceğiz.

İşte, balyozla uğraşırken gündemden düşenler, en azından benim basında yeterli yeri bulamadığını düşündüğüm önemliler bunlar. Kimbilir bu sefer gündem oyalamacasının altında daha başka neler var, balyoz altından hangi yasalar geçiyor, ihaleler yapılıyor, yabancılara hangi ödünler veriliyor. 

Hiç yorum yok: