6 Mayıs 2010 Perşembe

Mart Misafiri

                     Blogumla tam iki aydır ilgilenemiyorum. Fikirler aklımda uçuştukça başlıklar atıyor, cümleler kuruyor, fikir defterimi karalıyorum. Ama taslaklar bir türlü, gözden geçirilip son hallerine ulaştırılıp blogda yayınlanacak hallerine getirilemiyorlar, hatta bazıları zaman aşımına uğrıyıp, taslak olarak kalmaya mahkum oluyor. İsteksizlikten değil. Anlamsız bir vakitsizlik mevhumu ve bahar üşengeçliğine eklenen iş yoğunluğundan... Mart ve Nisan koşuşturmaca halinde çabucak geçti, pencereme sardunyalar ekildi, hava iyice ısındı, güzel işler başarıldı, kitaplar okundu, dostlar görüldü ama son iki ayın en enteresanı Mart ayının sonunda İtalya'dan gelen misafirim seçildi...

               2005, üniversitede derslere girmeye devam ettiğim son senemdi. Ve takip ettiğim son derslerin biri, ilerleyen yaş ve azalan alaycılığın da etkisiyle, tüm diğerlerini geride bırakacak kadar çok ilgimi çekmişti; Siyasal İletişim. Konumuz; millet, siyaset ve medya üçgenindeki dinamikler, statikler, dengeler, çıkarlar, çıkmazlar, etki ve tepkileşmelerdi. Konunun teorisinden başlayıp, pratik çözümlemelere, farklı görüşlere, olay analizlerine, iletişim araçlarının etkilerine geçerek tam dönem süren bir ders yaptık ve ben girdiğim sözlü finalden oldukça yüksek bir not aldım. Dersin öğretmeni prof. Marco Tarchi hem mesleğine hem de öğretmeye meraklı ve bağlı, çoğu zaman renkli papyonlar  takan güleryüzlü ama ciddi bir insandı. Kurumlar Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Tarihi gibi sona bıraktığım ve son derece sıkıcı konulardan kurtulup tez konumu düşünmeye başladığım 2007 yılında, seçimler yaklaşıyor, siyasal iletişim mevzusu için güzel bir çalışma alanı beliriyordu. Son sınavımı vermeye Floransa'ya gittiğimde Marco Tarchi'den bir randevu aldım. O zamanlar ne kendisinin politik görüşü ne yazdığı kitaplar ne Türkiye sevgisi ne de sonradan keşfettiğim birçok başka güzel özelliğinin farkındaydım. 

                Ciddi ama yakın bir havada karşıladı beni. Aklımdan geçenleri, Türkiye'de olanları anlattığımda, seçim kampanyasını onun danışmanlığında izlememi ve bir araştırma tezi yazmamı harika buldu. Aylardan Mart'tı, Cumhuriyet mitingleri, Cumhurbaşkanı seçimi ülke gündemini hararetlendirmiş, seçim tarihi belirlenmişti. Bana, kampanya analizleri ile ilgili yazılmış birkaç kitap önerdi. Mayıs ayında Türkiye'yi seçime taşıyan olaylarla ilgili yazdığım ilk bölümü okuduğunda, başta cesaretimi kırmak istemediğini ama ilk görüşmemizde yazmayı düşündüğüm teze biraz da şüpheyle baktığını, ancak ilk bölümü okuduktan sonra harika bir tez olacağını anladığını söyledi...

                         Aylarca, çeşitli televizyon kanallarından, farklı görüşteki birçok gazeteden kampanyayı takip ettim.  Partilerin miting dokümanlarını, sloganlarını, manifesto, broşür, afiş, gazete ve tv reklamları... Kampanya için kullandıkları ne varsa toparladım. Ortaya çıkarılan polemikleri, liderlerin yorumlarını, medyanın farklı köşelerinde farklı şekillerde bahsedilen aynı haberleri hiç katışıksız toparladım. Ve seçilenin seçildiği günün ertesi yazmaya başladım. Türk seçim kampanyasını İtalya'da anlatacağım için partilerin geçmişlerinden başladım. Geçmiş seçimlerde ietişimlerini nasıl yönettiklerine baktım. Medyanın tüm künyesini çıkarttım, el değiştirenleri, yer değiştirenleri, kazık çakıp yıllarca aynı kalanları yazdım.  Bölümleri yazdıkça prof. Tarchi'ye mail atıyordum, o da her bölümün imla ve yazım hatalarını, bazı deyişlerin İtalyanca'larını yeşille işaretleyip düzeltmem için bana geri gönderiyordu. Fikirlerimin ise, bir virgülüne dahi karışmadı. Aylarca, birimiz Türkiye'de hem çalışır hem tez yazar, diğerimiz İtalya'da bir sürü öğrenciyle uğraşır, ders verir, kitap yazar durumda birlikte çalıştık. Ve sonuçta 170 sayfalık bir kampanya analizi çıktı ortaya. Son sözü yazmayı bitirdiğimde bile, bittiğine inanamamıştım.

                  2007'nin Aralık ayında, tezimi jüriye sunacağım, dinlemek isteyen herkese açık salonun kapısında sıramı beklerken, ellerim buz kesiyor, kalbim taşıkardi olmuş gibi atıyor, sürekli sigara içmek istiyor, heyecandan başım dönüyordu. Benim sıram olduğunu haber veren zil çaldığında hemen içeri girdim ve arkamdaki salona bir daha hiç bakmadım. Karşımda, salon kadar eni olan bir kürsü, ingiliz mahkemelerindeki yargıçlarınkine benzer (peruksuz) kostümleriyle 12 tane profesör... Karşılarında, çok küçük, çok genç, inanılmaz yetersiz, tecrübesiz ve cahildim... Adımı sorsalar cevap veremezmişim gibi geliyordu. Sevgili hocam o anda yine bana destek oldu ve söze o başladı, tezimin genel konusunu 3 - 5 dakika süren bir konuşmayla anlattığında ben konuya hakimiyetimi geri kazanmış, konuşabilecek performansa yeniden ulaşmıştım. Bir de ben anlattım, ülkemde neler olduğunu, kampanya sürecinin nasıl geçtiğini, sonuçları, artıları, eksileri, iletişim nasıl kullanıldığını, Türkiye'nin politikasını. Her biri, ilgilerini çeken alanlardan birkaç soru sordu. 45 dakika süren sunum ve savunmamda verdiğim cevapları çok az hatırlayabiliyorum... Anı dün gibi taze ama içerik flu... Dışarı çıkarılıp notumu beklemeye başladım. Zil tekrar çaldı, içeri davet edildim. Komisyon, tezime 6 üzerinden 6 verdi ve beni 'dottoressa' ilan etti. Bugün hala kendimi bundan daha iyi herhangi birşey başarmış hissetmiyorum.

                Bu harika bir anı. Güzel bir tez projesi, uğruna gecelerce sabahlanan, tek bir cümlenin karşısında saatler geçirilen, bir kaşımın 3'te 1'ini döktüğüm zorlu bir yazım aşamasının sonunda, yaptığım en güzel şey... Bana yol gösteren, yardımcı olan, fikirlerimi etkilemeksizin ortaya çıkmalarını, düzene girmelerini, yazıya dökülmelerini sağlayan çok önemli biri var bu anıda. Prof. Marco Tarchi. 

                Kendisi, Mart ayında Galatasaray Üniversitesi'nin ev sahipliği yaptığı bir Eurolarg projesinde konuşmacı olmak üzere İstanbul'daydı. Boğaza, tarihi yarım adaya, Kadıköy çarşısına, lokum ve baklavaya hayran Marco Tarchi, akademik anlamda siyaset bilimciliğin yanısıra 70 ve 80 li yıllarda İtalyan Sosyal Hareketi (MSI)'nin içerisinde aktif biçimde politika yapmış ve 'Yeni sağ' adı verilen akımın İtalya'daki öncüsü olmuş bir Floransalı. Direktörlüğünü yaptığı underground dergi 'La voce della Fogna'nın (Lağımın sesi) İtalyan sağcılarına yönelik eleştirilerinden dolayı öncelikle sağcılar tarafından dışlanmış, tanıştığım en (hatta tek) keyifli sağcı. 70'lerin sonlarında MSI gençlik kolları tarafından kurulan ''Hobbit Kampları'' adlı müzikli, festivalli, şiirli fikir kamplarının kurucularından. Bana da bir kopyasını hediye ettiği son kitabını zamanın hobbitlerinin savundukları fikirler üzerine yazmış, dönemin yazı ve belgelerini derlemiş. Mussolini taraftarı ve hatta neofaşist olmaktan çıkarılmayan 'yeni sağ' akımı, bizim Türkiye'de alışageldiğimiz sağ görüşle  pek bağdaşmıyor. Irkçılık ve emperyalizme (özellikle de Amerikan olanına) karşı, gelenekten vazgeçmeyen bir çok kültürlülük anlayışını, ekolojistliği ve federalist düşünceyi öne süren bu sağ görüş ilk olarak Fransız sosyal bilimci Alain de Benoist tarafından sağ-sol çizgisinin dışında olarak tanımlanmış. Bana en enteresan gelen tarafı ise, özellikle avrupalı yeni sağcıların kendilerini hristiyanlıktan uzak görerek 'pagan' nitelendirmeleri. Marco Tarchi de birebir sohpetinde 'keşke bütün sağcılar böyle olsa' dedirtecek kadar hümanist, açık fikirli ve eşitlikçi. Öznel fikrini akademik aktivitesine yansıtmamasıyla da ayrıca saygımı kazanıyor. Tüm zıt fikirlere saygılı, kendi fikrinde ise istikrarlı, analitik düşünceyi ve bilimi herşeyden ön planda tutan gerçek bir bilim insanı.

            İşte benim Mart misafirim o Marco Tarchi. Sabah 10:00'dan akşam 21:00'e kadar İstanbul'un yarısını gezdirip hiç durmadan sohpet ettim kendisiyle. İtalya'da o sırada yaklaşmakta olan seçimlerden, Amerikan parlamentosunun Ermeni soykırımı oylamasından, 80lerin başında Çekoslovakya'ya yaptığı seyahatten, Brezilya'nın ulaşımı olmayan köylerinden, lokumun nasıl yapıldığından, kokoreçin dananın neresi olduğundan, İstanbul'da bir İtalyan üniversitesi açılıp açılmayacağından, farklı baktığımız birçok sosyo-politik düşünce ve akımdan, herşeyden konuştuk. Mart ayımın en ilginç misafiri, en ilginç günüydü.

            
Bu linkte benim tezim var:

http://www.tesionline.it/default/tesi.asp?idt=23917

Bunda ise Marco Tarchi hakkında wikipedik kısa bir bilgi:

http://it.wikipedia.org/wiki/Marco_Tarchi


Hiç yorum yok: